Bu araştırmada Türkiye’de özel öğrenme güçlüğü (ÖÖG) alanında 1972-2017 yılları arasında
yayımlanan bilimsel makale, yüksek lisans tezi, tıpta uzmanlık tezi ve doktora tezlerinin gözden
geçirilmesi amaçlanmıştır. Bu araştırma için ERIC, EBSCO, YÖK Tez Merkezi ve Google Scholar (Google
Akademik) veri tabanlarında özel öğrenme güçlüğü, öğrenme güçlüğü, öğrenme bozukluğu,
matematik güçlüğü, okuma güçlüğü, yazma güçlüğü, yazma bozukluğu, matematik bozukluğu, okuma
bozukluğu, disleksi, disgrafi ve diskalkuli anahtar kelimeleri kullanılarak tarama yapılmış ve ölçütleri
karşılayan 189 araştırma incelenmiştir. Sonuçlar özellikle son 10 yılda bu alandaki çalışmaların
sayısının giderek arttığını göstermektedir. Araştırmaların 31 farklı konuda matematik bilim dalından,
sanat ve tasarım bilim dalına kadar geniş bir yelpazede gerçekleştirildiği görülmektedir. Sonuç olarak
özel öğrenme güçlüğü ile ilgili alanyazının Türkiye’de gelişmesi için disiplinlerarası çalışmalar başta
olmak üzere bilimsel araştırmaların artması gerekmektedir. Bu bağlamda özel eğitim alanında da özel
öğrenme güçlüğü konusunda daha fazla bilimsel çalışma ihtiyacı bulunmaktadır.
Makaleye ulaşmak için tıklayınız.
Türkiye’de Özel Öğrenme Güçlüğü yaşayan çocuk sayısı oldukça fazladır. Özel Öğrenme Güçlüğü,
aileler ve eğitimciler tarafından yeterince bilinmediğinden bu özellikteki çocuklar, gerek okul içinde
gerekse aile ve çevre içinde pek çok zorlukla karşılaşmaktadırlar. Öğrenme bozukluğunda özel bir
akademik alanda belirgin disfonksiyon söz konusudur. Bu tanıyı alan çocuklarda bilişsel yetilerin
düzgün olmayan dağılımı dikkati çeker. Düşük sosyoekonomik durum, anksiyete, depresyon veya
obsesif sorunlar akademik-bilişsel yetkinliği olumsuz etkilese de günümüzde daha çok nörobiyolojik
nedenlerin daha etkili olduğu kabul edilir. Çok geç kalınmadan ve zarar verilmeden; Özel Öğrenme
Güçlüğü fark edilir edilmez bireyin bir uzmana götürülmesi gerekir. Özel Öğrenme Güçlüğü özel bir
uzmanlık gerektirir. Öğretmenlerden yardım beklenmemelidir. Gerekli tıbbi ve psikolojik ölçümler
yapılmalı, psikoeğitim ve psikiyatrik destek sağlanmalıdır.
Makaleye ulaşmak için tıklayınız.
Öğrencilerin akademik performansını olumsuz etkileyen öğrenme güçlükleri dinleme, konuşma,
anlama, okuma, yazma ve matematik gibi pek çok alanda görülebilmekte ve her öğrencide farklı
biçimde seyredebilmektedir. Bazı öğrenciler okurken sözcükleri tanımada, bazıları ise kalem tutma ya
da kendini yazılı olarak ifade etme becerilerinde sorun yaşamaktadır. Öğrencilerin yaşadığı bu
sorunların önceden belirlenip önlenmesi ya da ortaya çıktığında giderilmesi için ilköğretim
döneminde bazı müdahaleler gerçekleştirilmektedir. Alanyazına bakıldığında bu müdahalelerin daha
çok okuma becerisi üzerinde yoğunlaştığı, yazma becerisi ile ilgili yeterli çalışmanın bulunmadığı ve
mevcut çalışmaların da genellikle normal gelişim gösteren öğrenciler üzerinde yapıldığı
görülmektedir. Bu nedenle bu çalışmada, ilköğretim döneminde özel öğrenme güçlüğü olan
öğrencilerin yazma becerilerine ilişkin müdahalelerin gerçekleştirildiği araştırmaların incelenmesi
amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Google Akademik (Google Scholar), EBSCOHost, Elsevier
Science Direct ve ERIC veritabanlarında tarama yapılmış ve ölçütleri karşılayan 23 makale
incelenmiştir. Çalışmanın sonuçları araştırmaların en çok yazma stratejileri konusunda yapıldığını,
kendini geliştirme stratejisi üzerinde yoğunlaştığını, en çok 4 sınıf öğrencilerine yönelik çalışıldığını ve
erkek katılımcıların sayısının kadın katılımcılardan fazla olduğunu göstermektedir.
Makaleye ulaşmak için tıklayınız.
Bu çalışmada matematik öğrenme güçlüğü - diskalkuli (gelişimsel diskalkuli) - farklı perspektiflerden
tanımlanarak nedenleri tartışılmakta ve diskalkulinin hesaplama becerisinin kaybından (acalculia) ve
düşük başarıdan (underachievement) farkları ele alınmaktadır. Ayrıca matematik öğrenme güçlüğü
gösteren birey özelliklerinin neler olduğu hakkında bilgi verilmekte ve bu bireylerin teşhis
edilmesinde kullanılan tanı koyma araç ve yöntemleri ele alınmaktadır. Bunlara ek olarak diskalkulinin
yaygınlık oranları ve nedenlerine dair bilgiler de verilmektedir. Bölümün sonunda ise öğretimsel
uyarlamalara ve örnek ders etkinliklerine yer verilmektedir.
Şayet çocuk, sizin öğrettiğiniz yöntem ile öğrenmiyorsa, o zaman öğrendiği yöntemle ona
öğretmelisiniz. Harry Chasty
Makaleye ulaşmak için tıklayınız.
Bu makalede öğrenme güçlüğü olan çocukların psikososyal özellikleri, sorunları ve eğitimleri
incelenmiştir. Öğrenme güçlüğü olan çocuklar, akademik ve sosyal açıdan pekçok probleme sahiptir.Bu problemler düşük benlik saygısı, kırıklık, sosyal gelişimde engeller gibi güçlüklere yol açmaktadır.
Ayrıca öğrenme güçlüğü olan çocuklar, akranları, öğretmenleri ve diğer yetişkinler tarafından sosyal
açıdan reddedilip, ihmal edilerek kabul görmemektedirler. Reddedilme ve düşük kabul; çocuklardaki
iletişim becerisinin azlığı ve empatik beceriyi göstermedeki yetersizlikleriyle ilişkilidir. Öğrenme
güçlüğü olan çocukların pekçoğunda depresyon, endişe, içe çekilme vb. belirtiler görülmektedir.
Ailenin ve okulun desteği bu çocuklar için önemlidir. Bu destek çocukları olumsuz deneyimlere
girmekten korumaktadır. Bu Çocuklar için hazırlanmış, koruyucu ve müdahaleye yönelik programlar,
benlik saygısı, farkındalık, empatik davranış, uygun akademik destek, yetişkinlerle ve akranlarla uygun
ilişki kurma ve bağlılık gibi konuları içermelidir
Makaleye ulaşmak için tıklayınız.
Bu araştırmada öğrenme güçlüğü olan ve normal gelişim gösteren öğrencilerin sözcük bilgileri
ve okuduğunu anlama performansları ile bu becerileri arasındaki ilişki düzeyi incelenmiştir.
Çalışma grubunu 30 öğrenme güçlüğü olan ve 30 normal gelişim gösteren toplam 60 öğrenci
oluşturmuştur. Katılımcıların tümü 3 ve 4 sınıfa devam eden öğrenciler arasından seçilmiştir.
Analizler sonucunda, sözcük bilgisi ve okuduğunu anlama becerilerinde öğrenme güçlüğü
yaşayan öğrencilerin normal gelişim gösteren akranlarından anlamlı olarak daha düşük
performans sergiledikleri görülmüştür. Öğrencilerin sözcük bilgileri ve okuduğunu anlama
becerilerindeki ilişki incelendiğinde ise; öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin bu becerileri
arasında kısmi olarak anlamlı bir ilişki bulunurken normal gelişim gösteren öğrenciler için bu
beceriler arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Elde edilen bulgular alanyazın
çerçevesinde tartışılmıştır.
Makaleye ulaşmak için tıklayınız.